RİFAT - RAZİYE HATAY HATIRALAR
Ana Sayfa Yönetici Giriş
Sayfa Şablonu:
1...23456...8 « Önceki Sonraki »
Toplam : 151 mesaj
Mesaj Yaz

Konu: Ah Babam Seni Dinlemedim mi? / İsim:  Fatma Nilgün Hatay Tosun 01/05/20 11:52
Sene 1973 veya 1974, yine Nathali nin evinde oturuyorduk. Lise yıllarımdı. Ablamlar Çeşmeli de çalışıyorlardı. Okuldan bir bayan öğretmen arkadaşı, (şimdi adını hatırlamıyorum) bizim evin oralarda oturuyorlarmış. 1 gün önce aradı," evde misiniz? diye.
Annesiyle ziyaretimize gelmek istemişler. "Tabii buyurun" dendi. Ertesi akşam kapı çalındı.Daha erkendi. Kapıyı ben açtım. Onlar"erken mi geldik acaba? Yemeğinizi yemiş miydiniz?" dediler.
Ben de," yemedik ama buyurun" dedim.
Onlar da biraz çekinerek içeri girdiler. Tabii sohbet muhabbet. (Hatta bana beyaz boncuk ile örülmüş bir çanta getirmişlerdi. Hala evde bir yerlerde duruyor.)
Bir ara babam beni bir kenara çekti.
"Kızım bak, misafire öyle söylenmez, yemek yedik deseydin, onlar da daha rahat içeri girer, ve otururlardı"dedi.
Tabii ben şaşırmış, üzülmüştüm. Belki doğrusu buydu ama, Ben böyle pembe yalan söylemeyi bilmiyordum. "Tamam" demiştim.
Ama canım babam, ben seni hala dinlemiyorum galiba.
İnsanlar doğal olmalı diye düşünüyorum.
Yemek yemesek de ne vardı sanki, misafir için birkaç saat aç kalsak ne olurdu?
Hala buna benzer olaylar da, dobra dobur olanı söylüyorum. Tabii yanlış anlaşılmalara neden oluyorum. Sonra da çok üzülüyorum. Ama çare yok.
Canım babam, ne güzel nasihat etmiştin. Dün gibi aklımda.Bize hiç kıyamazdın.
Ama çoğu nasihat ve örneklerin hayat felsefemiz olmuştur.Allah senden razı olsun.
Mekanın cennet olsun.

Konu: Ritim Bozukluğu / İsim:  Fatma Nlgün Hatay Tosun 17/03/20 15:45
Biz yine Natalie min evin evinde otururken, Abim, Şerif abi üçümüz bir aradaydık. Neler yaptığımızı hatırlamıyorum. Allah bilir yine akrütlüklerdir.
O sırada bana hıçkırık tutmuştu.Bir türlü geçmiyordu.
Şerif abi,"burnunu kapa, nefesini tut "dedi. Ben de yaptım. Kaç saniye sonrası bilemiyorum.Artık son haddine gelmişti, hıçkırık geçmiş gibiydi,tam nefesimi bırakıyordum ki, o an da bir hıçkırık daha geldi. İşte ne olduysa o an da oldu. Kalbim pır pır pır atmaya başladı. Ritimi bozuldu.Ne olduğunu anlayamamıştım. Hayatım da ilk defa böyle bir şey oluyordu.Korkmuş ve şaşırmıştım. Bunun nasıl bir şey olduğunu anlatamamıştım abimlere. Şerif abi, " Biraz sonra geçer"dedi Sonrasını pek hatırlamıyorum, herhalde biraz sonra geçti gerçekten.
20 li yaşlarımda yine ritim bozukluklarım olmuştu.Ben "acaba o olay mı etkilemişti beni" diye düşündüğüm zamanlar olmuştur.

Konu: Nuran'ın intikamı Hopla Hopla / İsim:  Ganime Nuran Hatay Duru 17/03/20 15:30
İkinci yaz, biz Samandağ'ına halamların yanına ziyarete gittik.
Yazları Nazım enişte, Samandağ'ında çalışır,biz de açık havada koşturur dururduk.
En büyük eğlencemiz ise fırsat bulunca denize yüzmeye gitmemiz olurdu.
İşimiz gücümüz etrafı kolaçan etmek, macera peşinde koşmaktı.
Halamların kiraladıkları evin yakınında bir tane kilise harabesi vardı.
Eh bizden kaçar mı?
Mutlaka içine girilip,bakılacak.
Korka korka kiliseye girdik.
Her yer rutubetli korkunç görünüşlü.
İçeri girip,başımızı havaya kaldırdığımızda acayip karaltı ve garip sesler işittik.
Korkudan bir taşın arkasına sinip bakmaya çalıştık.
Gözlerimiz karanlığa alışınca,kara kara kuşların ayaklarından tavana asılı halde durduklarını gördük.
Gene bilgiç Şerif abim bunlar yarasa dedi.
Hayatımızda ilk kez yarasa görüyorduk.
Eve gelip anneme ve halama anlattığımızda bir daha oraya gitmeyin dediler.
Sanırım bir daha gitmedik.
Bizim yaramazlıklar biter mi?
Ertesi günü açık alanda koşturuyoruz. Bir tane incir ağacı gördük.
Şerif abim hemen incir toplayacağım diye,ağaca çıktı.
Nasıl olduysa galiba,incir ağacının dalı kırıldı, Şerif abim kolunun üstüne paldır küldür düştü.
Bağırma sırası ona gelmişti.
Yandım anam diye kuşlar gibi çığırıyor.
Ben işin ciddiyetinden çok intikam peşindeyim.
Hopla, hopla geçer diye bağırdım.
İntikamımı almıştım Yüreğim buz gibi olmuştu.
Ama Şerif abimin çığlıkları kesilmedi.
Gene,halam annem, eniştem koşturup geldiler.
Şerif abimin eli, bilekten yukarısı ters dönmüş gibi duruyordu.
Hemen bir kırık çıkıkçı bulmalıyız dediler.
Bir yerlerden bir adam bulup geldiler.
Adamcağız ne yaptıysa ters.dönen bileği yerine oturttu.
Her gün sıcak su ve sabunla ovulacak dedi.
Ben de vicdan azabı ile tüm yaz bu işi üstlendim
Her gün, Şerif abimin elini sıcak su ve sabunla ovdum.

Konu: Hopla Hopla geçer / İsim:  Ganime Nuran Hatay Duru 17/03/20 14:54
Anımız gene çocukluk,gene Altınözü.
Yaz tatillerinde,
Nevin ablam Şerif abim Antakya'dan bize gelirlerdi.
Hep birlikte uzun ve güzel bir tatil geçirirdik.
Hele Şerif abim ile tatilimizi geçirmek çok eğlenceli idi.
Çünkü boyuna değişik oyunlar ve fikirler hep ondan gelirdi.
İlk kez bize uçurtma yapmayı gösterdi.
Birde uçurtmanın üstüne yarım ay şeklinde küçük kağıtlar yapıştırdı ki,rüzgarda hışır hışır melodi gibi sesler çıkmasını sağladı.
Buna da hış hışlı uçurtma adını verdi.
Ben on bir yaşlarında ilkokul son sınıf öğrencisiydim.
Hava güneşli güzel ve sıcak olduğu için evimizin salonunda oynuyorduk.
Burada tahta bir kerevet ve tahta bir masa vardı sadece.
Hepimiz masanın altına girmiş,neşeli neşeli oynuyorduk.
Birden benim yüreğim o kadar hızlı çırpmaya başladı ki,çok tuhaf oldum ön ayaklarım yere basmıyordu sanki
Durduğum yerde uçacak gibi oluyordum.
Bu anormal durum uzun sürünce çok panik yapıp bağırmaya başladım.
Şerif abim, Ali gözleri faltaşı gibi açılmış beni izliyorlardı.
Ne olduğunu sorduklarında çok kötüyüm,kalbim çok atıyor,öleceğim diye bağırıyordum.
Az sonra parlak fikir gene Şerif abimden geldi
Hopla,hopla geçer diyordu.
Ben son çare hoplayıp zıplamaya başladım.
Elbette hiç bir değişiklik olmadı.
Benim çığlıklarımı duyan annem koşup gelmişti.
O da ne olduğunu anlamadı elbette.
Bunun üzerine Postanede çalışan babama kim haber verdi bilemiyorum.
Babam da koşturarak gelmişti.
Antakya'ya her an vasıta olmadığı için özel taksi tutarak beni doktora yetiştirdiler.
Anlattıklarımız ve doktorun muayenesinden sonra.
Bende biraz sakinleşmiştim.
Doktorun dediğine göre,gelişim çağında böyle olaylar olurmuş.
Hayatımda ilk kez.ölüm korkusunu tatmıştım.
Altınözü'ne döndüğümüzde, parlak fikir gene Şerif abimden geldi.
Yarım su bardağına,bir kaç damla limon kolonyası koy iç dedi.
Bu işlemi yıllarca yaptım.

Konu: Kızlar nereden çiş yapar? / İsim:  Mehmet Ali Hatay 09/03/20 04:32
Ben küçüğüm herhalde 5-6 yaşındayım. Her küçük çocuğun ve bilhassa erkek çocuğun merak ettiği gibi cinsel organlar. Kadında nasıl erkekte nasıl? Ve bilhassa kızlar nereden işer diye müthiş bir merak içindeyim. Hiç görmemişim. Tamam erkek olarak kendimden biliyorum ama kızlar nereden işer?
Anneme bir iki defa sordum ama tatmin edici bir cevap alamadım. Böyle konuyu babamla zaten konuşamayız. Bendeki merak gittikçe artıyor. Çocukların nereden doğduğunu az çok biliyorum. Nereden ve nasıl öğrenmişim onu da biliyorum. Belkide tahmin ediyorum. Çünkü bizim sülalede bel altı konuşmalar biraz fazla olur. (İyi bir şey değil ama gerçek bu. Zannederim bu adeti getirende dayımdı) Doğumu biliyorum ama kızlar nereden işer?
Yengemin kızlık evi yani bu meşhur evin 2. Katında 2 oda vardı. Bu odaların dışında tuvalet ve banyo 2-3 basamakla çıkılan yüksekçe bir yerdeydi.
Herkes bu merdivenden çıkar tuvaletini yapardı.
Saadet yengemin küçük kız kardeşi o zaman henüz 13-14 yaşlarında olmalı. Bir gün Nimet Abla tuvalet için merdivenin yukarısındaki tuvalete girmiş. Artık unutmuş mu yoksa üşenmiş mi bilemeyeceğim. Kapıyı kapatmamış. Açıkta çişini yapıyor. Bende odadan çıktım tuvaletin merdivenin aşağısından geçiyorum. Bir baktım Nimet Abla yukarıda çişini yapıyor, kapı ardına kadar açık her şey kabak gibi ortada. İşte o an kızların nereden çiş yaptığını öğrenmiş oldum.
Hemen anneme koşmuşum “Anne anne Nimet Ablanın bacağı arasında kıllı kıllı bir şey var ortasındaki delikten de çinin yapıyor” diye bağırıyorum. Bütün evi ayağa kaldırdım. Böylece kızların nereden çiş yaptığını öğrenmiş oldum.
Annem şok oldu. Bana bir şey demedi ama Nimet Abla bayağı bir azar işitti. Zannederim hayatı boyunca bir daha tuvalet kapısını açık bırakmadı.
Yıllar sonra Tıp öğrenimden sonra branş seçerken idrar ve idrar yolları, çiş yapma organlarını inceleyen bevliye yani uroloji bölümünü seçmemde bu anının bir rolü var mı acaba? Bu bölümü seçmemde bana yardımcı olan Nimet Ablaya çok teşekkürler. Şu anda hala İskenderun da yaşıyor kocası rahmetli olmuş. Yaşıda zannederim 75-76 olmalı. Allah uzun ömürler versin.
Çocuklarım bana yıllardır hep sorar “Baba uroloji bölümünü neden seçtin?” diye. Çocuklar işte öğrendiniz.

Konu: Dayım çocuklarını havaya atıyor. / İsim:  Mehmet Ali Hatay 09/03/20 04:31
Fuat dayımın muzip olduğunu yazmıştım. Aynı zamanda olmadık işler de yapardı. Bu evde Nilüfer mi Olcay mı bilmiyorum daha yaşını doldurmamış bebekliğinde Yengemin Büyük kardeşi Eminle karşılıklı geçer aralarında 2-3 metre mesafe varken bu bebekleri bir birine ararlardı tutarlardı. Bebeği havaya at tut anlarımda. Karşılıklı top atar gibi bir birbirlerine atmaları da ne oluyordu. Hiç korkmuyorlar mı? Bu bebek düşer ölür veya sakat kalır diye düşünmüyorlar mı? Böyle bir şey olursa vicdanları nasıl kaldırır. Belkide bu bir sevgi gösterisiydi. Neyse Allah’tan bir şey olmadı.
Tabii ki biz onları heyecanla seyrederdik. Şimdi düşünüyorum da bir tuhaf oluyorum.

Konu: Töhide Kadın ve Kocası / İsim:  Mehmet Ali Hatay 09/03/20 04:29
Bu ev iki katlıydı. Aşağıda su saatini kırdığım avlu, zannedersem bir de hurma ağacı vardı. Bu hurma ağacının meyvesini yer sonra çekirdeğini 2 ye ayırırdık. Çekirdek içinde çatal şeklinde veya kaşık çeklinde bir öz çıkardı. Biz çatal çıkacak kaşık çıkacak diye bahse tutuşurduk. Zannedersem ağacın dişi veya erkek oluşuna bağlı bir özellikti.
Bu evin merdiven altında bir yer yatağı bulunurdu. Bu yatakta Yengemin nenesi yani Hayriye teyzenin Annesi Töhüde kadın ve kocası yatardı. (İsmi Töhide miydi yoksa bir ismin kısaltılması mı bilmiyorum) Kocasının ismini Rifat. Çok iyi insanlardı. Herhalde 75-80 yaşında vardılar. Neden burada yattıklarını bilmezdik. Belkide çok kalabalık olan evde yer yoktur. Çünkü Mahmut Amcanın ve Hayriye teyzenin 5 kızı 2 oğlu vardı. Ev olsa olsa 2 odaydı.
Neyse gelelim Töhide neneye. Töhide nenenin kocası ile tanışması da çok güzel olmuş. Töhide nene ilk kocasından boşanmak için adliyeye gitmişler. Orada mübaşir olarak çalışan Rifat dede ile tanışmışlar ve ilk görüşte bir birlerine aşık olmuşlar. İlk kocasından boşanır boşanmaz hemen bu mübaşir Rifat dede ile evlenmiş. Bu karı kocanın bir özelliği vardı. Yatakta burun buruna yatarlardı. Görenler söylüyor sabaha kadar böyle yatarlarmış. Üstelik 50-60 seneden beri. Merdivenlerden her çıkışımızda bu büyük aşkın timsalini seyrederdik. Bu nasıl bir sevgi derdik. Bize örnek olmasını dilerdik. İnşallah bizde evlenince karımızla veya kocamızla böyle bir muhabbetli bir ömür geçirelim diye dua ederdik. Allaha şükür Allah duamızı kabul etti. Her ne kadar burun buruna yatmazsakta Çok şükür aynı yatak ve yastıkta yatıyoruz. (Kendi payıma dermişim)

Konu: Rahmetli Fuat dayımın muzipliği / İsim:  Mehmet Ali Hatay 08/03/20 16:31
Rahmetli Fuat dayımın kaynatasının ev yani Saadet yengenin anne babasının evindeki anılara devam edelim.
Dediğim gibi bu ev Antakya Uzun çarşının karşısında dar bir sokakta eski bir evdi. Her zaman düşünürdüm bu sokakta bir yangın çıksa itfaiye nasıl girer diye.
2 sene önce gittiğimde bu evi buldum. Kapısını çaldık. Tanımadığım kimseler çıktı. Ne Mahmut amcayı ne Hayrıiye teyzeyi tanıyorlardı. Zannederim satmışlar Ev 3-4 el değiştirmiş.
Neyse gelelim konuya;
Hatıraları sırası ile anlatayım.

Rahmetli Fuat dayımın muzipliği
1- Fuat Dayım rahmetli, çok muzip biriydi. Saadet yengemin küçük kardeşi Mustafa’ya daima muziplikler yapardı. Mesela Mustafa’nın arkasına geçer aniden pantolonunu ve külotunu aşağı indirirdi. Tabii takım taklavat ortada. Hep güler geçerdik. Ama Mustafa’nın intikamı acı oldu.
Bir gün herkes büyük küçük toplanmıştık. Bu sıra dayım içeri girdi. Galiba şort veya eşofmanlaydı.
Arkadan Mustafa geldi ve dayımın şortunu ayağına kadar indirdi. Tabii ki dayımın takım taklavattı ortada. Küçük çocuk olsa gülüp geçeceğiz ama kişi büyük olunca bir de her şey ortada olunca bir garip oluyor. Gülsek mi ağlasak mı? Zaten kadınlar, kızlar bastı çığlığı.
Dayımın bir kaçışı var. Zannederim bir daha Mustafa ile uğraşmadı. İşte Mustafa’nın intikamı acı olmuştu.

Konu: Samandağı ve Çevlik macerası / İsim:  07/03/20 17:06
Altınözün’de otururken babam her sene, senelik izni için 10 gün veya 15 gün süreyle Samandağı'nda küçük bir ev kiraladı.
Buraya gider bol bol güneşin kumun ve denizin tadını çıkardık. Aklımda kalan ev sahilde olmasına rağmen denize 50-60 metre uzaktaydı. Bu mesafeyi ayaklarımız yanmadan geçemezdik Samandağ'ın denizi çok dalgalıydı. Denize nasıl girer nasıl yüzerdik bilmem. Neyse o sene Mihrinisa halamlar ve çocuklar da Samandağ’ına gelmişlerdi. Zannederim Nazım enişte Samandağı'nda bir evin kapı ve pencerelerini yapıyordu. Marangoz ya. Rahmatlı “Masrangoz” değil “Marangöz” derdi

Bizlerde onlarla beraber kalıyorduk halamların 6 çocuğu da burada mutlu, mesut bir şekilde oynardık. Şerif abinin incir ağacından düşüp kolunu incittiği seneydi galiba. Bu da ayrı bir anı konusu. İlerde yazarım inşallah.

Yine bir akşam sofralar kurulmuş yemekler yenmiş içkiler içilmişti. Nazım Enişte ve babam iyicene sarhoş oldular.
Daha sonra nedense bir karar verildi Çevlik’e gidecekti Çevlik, Samandağ'ın bir Köyüydü. Denizi Samandağ’ndan daha iyiydi ve güzledi.
Neyse bir minibüs tutuldu ve Çevlik’e doğru hareket edildi.

Akşamüzeri Çevlik’e varmıştık. Mola verildi Nazım enişte mola yerindeki küçük lokantaya girmiş rakı istemiş. Ama sarhoş halinden lokantada bulunan kadın korkmuş ve “Size içki vermeyeceğim” demiş. Nazım enişte sarhoş ya bağırmış çağırmış. Arkasından babam gelmiş gerçi babam böyle bağırmaz çağırmaz da ama o da havaya uyumuş. İşin içine Şerif Abide karışmış. O da genç ve delikanlı ya. Belkide İhsan Abide kavgaya karıştı. Oğlanlar kavga ediyor kızlar kadınlar çığlık atıyor, kızılca kıyamet.
Bir ara Nazım enişte içki almak için tezgâhın arkasına geçmiş O zaman kadın feryat figan bağırmış. “Arka taraftaki bizim kadınlara kızlara bakıyor” diye eniştenin üzerine bıçakla yürümüş Halbuki enişte kimsenin karısına kızına bakmaz. Ama sarhoş ya. Ortalık karıştı. İtişmeler kalkışmaları oldu bu ara kadın jandarmaya telefon etmiş.

Bunu gören babam eniştemi zorla kucaklamış ve hepimiz alacele minibüse doluştuk oradan ayrıldık Yani resmen kaçtık.
Minibüsün içinde enişte havaya kalkıyor, arka cebinden bıçağını çıkarmaya çalışıyordu. Ama kafası tavana çarpınca sersemliyor, sakinleşiyor. Tekrar ayağa fırlıyor bağırıyor çağırıyor ve gene fırlıyor ve kafası minibüs tavanına çarpıca sakinleşiyor ve oturuyor. Biraz sonra aynı şeyler tekrar ediyor. Biz tüm çocuklar, enişte, enişte diye çığlık çığlığa bağırıyorduk. O günkü korkumuz, minibüsteki telaş ve bağrışmamız hâlâ kulaklarımızda çınlıyor. Bir de şoför amca sür sür diye bağırıyorduk. Çünkü şoför korkudan, kıpırdayamıyordu, ne yapacağını şaşırmıştı.
Tekrar Samandağ’na geldik. Duyduk ki Daha sonra Jandarma orayı basmış bizlere arıyormuş. Samandağı'nda bizi karakola götürüler diye sabaha kadar korku ile yattık.

Konu: Çocuklardan hangimizi daha çok seviyorsunuz / İsim:  Fatma Nilgün Hatay Tosun 06/03/20 12:13
Biz 3 kardeş defalarca anne ve babamıza "hangimizi daha çok seviyorsunuz" diye sormuşuzdur. Ama hiçbir zaman tahmin ettiğimiz cevabı alamamışızdır. Her zaman için büyük bir istikrarla şöyle söylemişlerdir. "Nuran'ı ilk göz ağrımız diye, Ali'yi erkek çocuğu olduğu için, Nilgün'ü de son tohum olduğu için aynı seviyoruz.
Ki gerçekten de hiçbir zaman aramızda bir ayırımcılık hissetmemiş, ikisinin de eşit sevgisi ile büyümüşüzdür. Kardeşler hiçbir zaman birbirimizi kıskanmamışız, birbirimizin acısı ve sevinci, üçümüzün acısı ve sevinci olmuştur. Ne mutlu böyle kardeşliğe, ne mutu böyle anneye babaya.

Konu: Fayton Macerası / İsim:  Fatma Nilgün Hatay Tosun 06/03/20 12:10
Yine emekli olduğum ilk senelerin bir Ekim ayında Mersin'e gidip 20 gün kadar annemde kalmıştım. Tabi teyzemde oradaydı. Bol bol sohbetler, muhabbetler ve anı tazelemeler yapıyorduk.Bir ara şehirde ki faytonlardan bahsetmiştik. O an aklıma bir fikir geldi. Ertesi gün evin 2 sokak ilerisinde bulunan faytonculara gidip,birisiyle konuştum. Akşam için anlaştık. Akşam olunca, annem ve teyzeme biraz dışarı çıkalım, hava alalım dedim.Önce tereddüt ettiler, çünkü akşam dışarı çıkma çekingenliği vardı.
Neyse sonra kabul ettiler. Dışarı çıkınca da onları faytonculara doğru yürüttürdüm."Hadi bakalım biniyoruz" dedim. Çok şaşırdılar, olurdu olmazdı derken, bir güzel oturduk yerleştik. Tabi ki annemler öne doğru bakıyor, ben de faytoncunun arkasındaydım. Ve dıgıdık dıgıdık ritmik nal sesleriyle gezimize başladık.
Onlar akşamdan sonra dışarı çıkmayalı çok seneler olmuştu. Çok şaşırmışlar, ürkmüşlerdi. Annemin "Bu da nerden çıktı" diyen bakışlarıyla ve "Lahavillah" Çünkü annem lahavle ye,böyle derdi.) demeleriyle Müftü köprüsüne doğru yol aldık. O bakışları hiç unutamıyorum. Çok tatlılardı.Yol boyunca da "seni cadı" dediler.
Ama bir eksik vardı.
Anneme "bu gezide çok güzel sigara içilir" dedim. Ama annem yürüyüş yapacağız diye, ne yazık ki yanına sigara almamıştı. Hemen döndüm, faytoncuya "abi sigaran var mı?" dedim. Ne yazık ki o da sigara içmiyormuş. O zaman en yakın bakkala gidelim" dedim."Tamam abla" dedi. Biz yine dıgıdık dıgıdık bir bakkalın önüne park ettik. İndim sigara aldım.Tam çıkıyordum ki,onu nasıl yakacağımızı düşündüm, geri döndüm,"çakmak var mı?" diye sordum. Ve sigarayı yaktım, koşarak anneme getirdim ve bu sefer gezimize, annemin sigarasını tüttürmesiyle devam ettik.
Annemin sigarasına her zaman kızıyorduk ama bu sefer değmişti. Onların aldığı bu zevk ve mutluluk bana yetmişti. Ve gezimiz yarım saat sonra evin önünde bitmişti. Tabi birkaç gün de muhabbetimiz bununla ilgiliydi. Heyecanla Saniye teyzeye de defalarca anlatıldı. Böylelikle hayatımda" iyi ki lere" bir ekleme daha yapmıştım. Mutlu olmuştum.

Konu: Ceviz gardırobun aynasının üstündeki resim / İsim:  Fatma Nilgün Hatay Tosun 05/03/20 16:39
Annemlerin son oturduğu evde. Bir tarihlerde, anneciğim, çocukluğumuzun en güzel anılarının olduğu ceviz gardırobun aynasının üstüne abimin ameliyat elbisesi ile çekilmiş fotoğrafını yerleştirmişti.
"Her sabah uyanınca onunla konuşuyor, gülen yüzün hiç solmasın,işlerin rast gitsin diye dua ediyorum" diyordu. Çok hoşuma gidiyordu. Ama şunu da düşünmeden edemiyordum. Hangi çocuk annesinin resmini bir yere koyup da aynı şeyleri söyleyebiliyor?

Konu: Annemi hapşırdı / İsim:  Fatma Nilgün Hatay Tosun 05/03/20 16:38
Ben İstanbul a gitmeden önce 1_2 sene Mersin de evde oturduğum günlerde, doğal olarak annem ile çok zaman geçirip, gezmelere, çarşılara gidiyorduk.
İstanbul' a gittiğimden sonra, daha benim yokluğuma alışamadığı günlerde, Örenses apartmanının karşısındaki durakta otobüs beklerken, hapşırmış, benim onun yanın da olduğumu ve "çok yaşa "dediğimi sanıp "sağ ol" demiş. Sonra etrafına bakınmış, ben yokum. Daha sonra bunu üzüntü ve burukluk içinde anlatmıştı. Bunu belki gülerek dinlemişimdir ama canım annem,buna benzer şeyleri ben de çocuğum olduktan ve onlardan ayrıldığım zamanlarda yaşadım. Sana çok hak verdim. Ama kader, elden bir şey gelmiyor.
Nurlar içinde yat. Mekânın cennet olsun. Hakkını helal et

Konu: Annem Fotoğraflarla konuşuyor / İsim:  Fatma Nilgün Hatay Tosun 05/03/20 16:36
Mersinde Örenses apartmanında oturduğumuz zamanlar, İstanbul da okul kazanınca,annemin son umudu olan ben, evden ayrılmıştım. Buna çok çok üzülen annem, bütün çocuklarının fotoğraflarını, yeşil büfemizin üstüne sıralamış, gidip geldikçe onlarla konuşuyor, derdini anlatıyormuş. Bunu fark eden babam,annemin çok üzüldüğünü anlamış,bir- iki sabretmiş sonra, "böyle giderse, sen kafayı yiyeceksin" diyerek bütün fotoğrafları toplamış.
Daha sonra annemin anlatışına göre,"gerçekten kafayı yiyecektim" diyordu. Canım annem bilmeden seni üzmüşüz. Affet bizi.
Sonraları anlıyorum. Annem de haklıydı, babam da haklıydı.

Konu: Canım Annemin Fethiye Yolculuğu / İsim:  Fatma Nilgün Hatay Tosun 05/03/20 16:35
Yanılmıyorsam, sene 2008 idi.Yeni emekli olmuştum.Hem annem ile daha çok zaman geçirmek,hem de onu gezdirebilmek için Fethiye' ye gitme planı yaptım.Çünkü orada aile dostumuz ve annemin ve bizlerinde çok sevdiği,(rahmetli) asıl adı Perihan olup da onu Feriha diye anıp,bildiğimiz Feriha teyzeye gitmeye karar verdik.Çok uzun senelerdik görüşmemiştik.Tabi annem çok memnun olmuştu.
Sabah orada olmak üzere,Bursa dan otobüse ikimiz binmiştik.
Otobüste de annemin en sevdiği yer olan 1 ve 2 numaralı koltuklarda, yani şoförün arkasındaydık.
Tabi gecenin ilerleyen saatlerinde herkesin uykuya daldığı gibi annemde uyukluyordu. Bu uyku, "gözlerimi dinlendiriyorum" ve 'bu gece hiç uyuyamadım" dan öte bir şeydi, derindi.
Büyük bir sessizlik içindeyken, muavin şoföre bir şey sormak için,doğal olarak annemin yanından öne doğru eğilmişti.
Canım annem,o sırada horlamak değil de kükremek gibi koca bir sesle "Hooğakkkk" diye derinden bir nefes almasıyla muavinin havaya zıplaması bir oldu.Çok korkmuştu,o korkulu gözlerle anneme bakarak "vay maşallah teyzem Aslannnnn gibi kükrüyor" diye gülmeye de başladı.Tabi ben de olayı anında yaşayarak,çok gülmüştüm.Ama annem hiç bir şeyden haberi yok bir vaziyette yine uyumaya devam etti. Sanki sadece muavine şaka yapmak için o sesi çıkarmıştı.
Sabah Fethiye ye varmış, Feriha teyzeye gitmiştik. Orada da olayı anlatıp anlatıp güldük. O kadar hatıraların arasına bir de bu eklenmişti. Feriha teyzenin yanında 3 güzel bol anılı günler geçirdik. Oradan Mersin e yine otobüs ile döndük.
Bu sefer gündüz yolculuğu yapmıştık. Deniz ve dağ arasında virajlardan, birçok ilçelere uğrayarak, yorucu ama bol seyirli 10 saat kadar süren bir yolculuktu. Oraları bildiğim kadarıyla anneme anlatmaya çalışmıştım. Anneme "Buralara Ölü deniz çok yakın, sakin, güzel turistik bir yer" demiştim. Çünkü annem Ölü denizin adını daha önceden duymuştu.
Daha sonra Mersin’e varıp da yengeme gittiğimizde annem gördüğümüz yerleri anlatırken,"Ölü denizi de gördük, demişti. Hava mı atıyor acaba diye düşünmüştüm. Ama canım annemin öyle bir huyu yoktu.
Anladım ki, benim gösterdiğim yeri o sırada Ölü deniz sanmış. Ben de bozuntuya vermedim.Keşke oraya da götürebilseydim diye düşünmüştüm. Son zamanlarında annemin çok sevdiği bir yolculuk ve ziyaret olduğu için çok mutlu olmuştu.Dolayısıyla ben de çok mutlu olmuştum. Hayatımda "iyi ki lere" bir ekleme yapmıştım.

Konu: Tıp Fakültesinden bir hatıra. Kocası dua eder / İsim:  Mehmet Ali Hatay 11/02/20 11:15
Bu gün size bir Tıp Fakültesi anımı anlatacağım. Biliyorsunuz tıpta ayıp olmaz.
Sene 1974-75 Stajlara başlamışız. Dahiliye ve Cerrahi gibi büyük stajlardan sonra 3. Büyük stajımız olan Kadın doğum stajına başlayacağız.
Ama nedense staj bizim tıp fakültesi değil Haseki Hastanesi kadın doğum kliniğinde yapacağız. Galiba bizim hastane çok yoğundu bizi oraya veriler. 30 arkadaş gittik. Bize nöbette yazdılar akşam nöbete kalıyoruz, ameliyat ve doğumlara giriyoruz.
Bu kliniğin şefi Prof Dr. Alaattin Yavaşça evet bildiğiniz Alaatin Yavaşça. Büyük Türk bestekârı ve Klasik Türk Müziği sanatçısı.
Tabii onunlar ameliyata doğuma girmiyoruz ama her öğlen yemekhanede görüşüyoruz. Çok naif, nazik, alçak gönüllü efendi bir adam. Biz asistan olduğumuz halde bizimle el sıkışıyor hal hatır soruyor. Bizde kendisine hayran hayran bakıyoruz. Devamlı papyon kravat takıyor.

Neyse bir gece nöbetteyiz. Başasistan abilerle birlikte bir doğum vakasına katıldım.
Doğum çok zor geçti. Zannedersem bebeğin kafası çok büyüktü. Doğum esnasında affedersiniz kadının vajinası boydan boya ve derin bir şekilde yırtıldı. Tabii ki biz daha önce böyle bir şey görmediğimiz için hayret etmiş ve endişe içinde kalmıştık. Başasistan gayet normal sakin ne yapacağını bilir bir vaziyette doğumu tamamladı. Yırtığı da kalın bir iğne ile dikti.

Tabi biz gene hayret içindeydik. Gene affedersininiz kasının vajinası daralmıştı. Merakımı gidermek için başasistana sordum.
- Abi şimdi kadının vajinası daraldı ne olacak dedim.
Baş asistanın cevabı aynen şöyle;
- Kocası bize dua edecek.

Konu: İspanya Gezi dönüşü / İsim:  Mehmet Ali Hatay 11/02/20 11:13
2020 Şubat Ayında İspanya gezimi olmuştu. Emine ile gittik. 11.Şubat günü çok şükür evimize geldik. Kavuştuk.
Çocuklar bize sürprizler hazırlamış. İlk süperiz hava alnında oldu. Bizi Abdullah alacaktı. Ama plan yapmışlar. Zeyneb geldi.
Yola çıktık. Bagajı düzeltmek için durduğumuzda ben kapıyı açtım baktım bir adam arabaya binmeye çalışıyor. Allah Allah dedim galiba adam Konya' ya gidecek. O sırada ne olduğunu anlamadım. Bir baktım Taha boynuma sarılıyor. Halbuki biz Taha'nın Trabzon'a gittiğini zannediyorduk. 2 günden beri gidememiş Uçağı ertelenmiş. Konya da kalmış.
Neyse sarıldık falan. Eve geldiğimizde baktık Abdullah, Ayşegül evde bizi karşıladı. Tabii ki sevindik. En önemlisi bize mükellef bir kahvaltı hazırlamışlar. Simitli, menemenli ve sucuklu. Kanımızda zaten acıkmıştı. Hepsini gömdük.
Teşekkürler çocuklar, sizleri seviyoruz. Böyle sürprizlere devam edin.

Konu: Annem ve Deprem / İsim:  Ganime Nuran Hatay Duru 27/01/20 12:00
Mersin'e taşındığımız yıl, sene 1960.
Silifke caddesi üzerindeki Saniye hanımların iki katlı ahşap ve birden fazla ailelerin yaşadığı evin ikinci katındayız.
Ali ilkokula gidiyor. Nilgün 3-4 yaşında olmalı.
Babam evde yoktu.
Tabanı tahta kocaman salonumuzda oturmuşuz .Güzel bir bahar havası var.
Annem gene yün ipini boynuna dolamış,şıkır şıkır yün örgüsünü örüyordu.
Birden bir gürültü koptu ve evimiz beşik gibi sallanmaya başladı.
Biz ilk kez böyle bir şey yaşıyorduk.
Depremle ilk tanışmamız böyle oldu.
Canım annem de çok korkmuş.Yün örgüsü ve şişlerini de emniyete alarak,( Essalatu ve selamun aleyk) diyerek son hızla evin kapısına kadar koşmuştu.
Tam kapıda Yarabbi ben ne yapıyorum, çocuklarım nerede diye aklına düşmüş,aniden döndü yıldırım hızı ile bize doğru koştu.
Hepimiz sağ salim arkasındaydık.
Deprem durmuştu.
Çok şükürler etti, dualar etti.
Rahmetli anacığım ondan sonra ben nasıl olurda çocuklarıma bakmadan kendi derdime düşüp,nasıl can havliyle kaçtım?
Ben ne yaptım? diye
çok üzüldü. Yün örgüsünü emniyete alışını, bu deprem macerasını hiç unutmadı.
Her deprem sonrası , bu büyük üzüntü ve pişmanlığını tekrar tekrar anlatır dururdu.
🤔😔🥺😥😔🤔

Konu: Babamın Saati / İsim:  Mehmet Ali Hatay 15/01/20 12:12
60-61 yıllarında Altınözü’nden Mersin'e taşınmıştık. Ben o zaman ilkokul 3 e gidiyordum. Ablam da 5'e gidiyordu. Nilgün henüz 2-3 yaşında olmalı. Yazları boş durmayayım diye babam beni mobilyacı dükkanına çırak olarak verdi.

Rahmetli terziliğimden memnun kalmamış olmalı ki bu defa mobilyacı olmamı istemişti galiba. Neyse bu şekilde tatillerde 4-5 sene devam ettim. Ustam rahmetli Tayfur abiydi. Tayfur abi annemin köyünden tanıdık biriydi. Belki de akrabasıydı. Çok iyi bir insandı ve bekardı. Daha sonra onu Giritliler den Sebahat abla ile evlendirdiler 2'de çocuklar oldu. Çok sevinmiştik.

Neyse gelelim konuya; Ben saatlere çok düşkündüm. Bir saate uzun bakar nasıl çalıştığını merak ve hayal ederdim. Saatlere düşkünlüğüm zannederim annemden ileri geliyordu. Rahmetli annem de saatleri çok severdi evde hiç yoksa
7-8 adet saat vardı. Duvar saati, masa saati hepsi vardı ama kol saati sadece babam da vardı. Babamın eski bir kol saati vardı markası da Nacar mı neydi. Bendeki merak ya bir gün babamdan istedim

“Baba bu saati bir iki günlüğüne bana verebilir misin?” dedim rahmetli beni kırmadı ve saati verdi. Saati koluma takınca büyük havalara girdim sanki büyük bir adam olmuştum. Devamlı saate bakar, yolda yürürken kolumu sallar dururdum. Herkese gösterirdim.

Bir gün ne olduysa oldu saat durdu. Bir çarpma, düşme olmamıştı ama demek ki saatin bozulacağı varmış. Saatin kapağını açtım içine baktım. Galiba yağsız kalmış dedim, bir yerden temin ettiğim zeytinyağı ile bazı yerlerini yağladım.
Ama gene çalışmadı çalışmayan bir saati babama vermek istemiyordum. Tanıdık bir saatçi vardı rahmetli Yılmaz Mısırlıoğlu. Bu Yılmaz abinin karısı da babamın üvey kardeş iyiymiş bunu yıllar sonra öğrendik. Nezahat abla. Allah ona da rahmet eylesin. Saati Yılmaz abiye götürdüm. Yılmaz abi dedim bu saat herhalde arıza yaptı bir bakar mısın?
Saati aldı kapağını açtı, şöyle bir kokladı Allah Allah dedim saati tamir etmek için koklamak mı lazım arızasını koklayarak mı bulacak. Ben neden koklamadım ki? Yüzüme baktı “Sen dedi bunu zeytinyağıyla mı yağladın” Tabii yalan söyleyemezdim. “Evet” dedim. “Saatler makine yağından yağlanır, zeytinyağıyla yağlanmaz“ dedi.O zaman tabi hiçbir şey diyemedim. Neyse sağ olsun saati temizledi makine yağı ile yağladı, tamir etti ve bana verdi. Üstelik tamir parası da almadı. Saat artık çalışıyordu.

Çırak olarak çalıştığım dükkâna geldim. Dükkânın önüne oturuyordum baktım karşıdan Fuat dayım geliyor
“Ne yapıyorsun ne ediyorsun Ali” falan dedi. O zamanlar bana Ali de demez “Berbat” derdi niye böyle dediğinde bilmezdim. Bir iki sene yanında çırak olarak çalışmıştım. Berbatlık bir şey yapmadım, ama o bana böyle derdi.
Ben iyiyim dedim işte dedim bu babamın saati arıza yaptı ve bende tamirciye götürdüm dedim.
Hain dayım hiç üşenmemiş, yatmamış kalkmamış, işini gücünü bırakmış hemen babama koşmuştu. Babama “Ali var ya demiş senin saati bozmuş tamirciye götürmüş” demiş. Yani hemen babama yetiştirmiş. Babam da tabii ki kızmış.
Akşam eve geldiğimde babam “Saat nerede?” dedi. Bende “Burada” dedim kolumdan çıkarıp verdim. Eline aldı “Bunu ne yaptın?” dedi. Bende “Böyle böyle oldu, arıza yaptı bende saatçi Yılmaz Abiye götürdüm” dedim.
Babam çok kızmıştı saati aldığı gibi yere çaldı. Saatin Camı bir yana, kapağı bir yana zembereği bir tarafa gitti.
Tabii çok üzülmüştüm. Kırılan saat değil kalbim olmuştu. Sonuçta saat çalışıyordu. Şimdi çalışmaz duruma gelmişti. Zannederim Ondan sonra rahmetli babam saati götürdü tamir ettirdi. Babam bir daha da saati vermedi. Babamın böyle anlık kızgınlıkları olurdu Birden parlar daha sonra kızgınlığı geçerdi sönerdi. Ama o zamana kadar verdiği zarar ziyan ortada kalırdı.
Allah rahmet eylesin sevgili babam.

Konu: Babamın Hastalığı / İsim:  Ganime Nuran Hatay Duru 14/01/20 19:50
Canım babacığımının son hastalığı ile çok üzülmüştüm.
Onu şeker hastalığından dolayı Mersin'de Diyabet Hastanesi'ne yatırdık.
Anacığım çok yorulmuştu.
Hastanede bir hafta kadar kaldı.Bu arada ben yanında idim.
Dikkatimi çeken şey şeker hastası deyip de hamur işi koca koca börekleri getirip dayıyorlardı. Baacığım
oradan taburcu olacağı sırada doktor bir de Mersin Hastanesi'ne götürün, orada daha iyi bakarlar dedi.
Babamın taksicisi Şevket geldi .
Ben de bir umutla oraya götüreyim diye uğraşıyordum.
Arabanın arkasında babam ile ikimiz oturuyoruz.
Babam çaresizce üzüntüyle sonun geldiğini anlayarak,
(Tamam kızım bir de oraya gidelim bakalım) dedi
Muayene için beklerken gelen doktor, bu adam zaten yaşlanmış uğraşmayın gibisinden laflar edince duyduğum üzüntü ve hayal kırıklığını asla unutamıyorum.
😞😥😞
Mekânın cennet olsun,nurlar içinde uyu babam seni asla unutmadık.
Hepimiz özlemle her an seni anıyoruz.

Ana Sayfa Yönetici Giriş
Sayfa Şablonu:
1...23456...8 « Önceki Sonraki »
Toplam : 151 mesaj
Mesaj Yaz

aSgbookPHP v2.31.150407